The Battle is to the Strong
"Camerado, I give you my hand!
I give you my love more precious than money,
I give you myself before preaching or law;
Will you give me yourself? will you come travel with me?
Shall we stick by each other as long as we live?"
-Walt Whitman-
Özlediğindeyse bitiyor.
Öyle bir hikaye işte bu.
Her gördüğünde tekrar
başlıyor
ama her düşündüğünde önce
kendi bitiyor,
sonra seni bitiriyor.
Öyle bir hikaye işte,
gerisini siz düşünün.
Bir insan neden
ikincisini arar yanında
yaptığı her şeyde,
baktığı her köşede
duyduğu her sözde
neden onu tamamlasın
ister bir diğeri?
Tek geldiğimiz dünyadan
giderken
başkasını kendimizle
götüremiyoruz ne de olsa
şöyle kolundan tutup
benimle ol diyemiyoruz
imkansız.
Geldiğimiz gibi
göçüyoruz bir başımıza.
Birey olmaya bu kadar
önem verirken
birey değil, bir değil
birlikte olmak istiyoruz.
Tek gelip tek gittiğimiz
yolda yoldaş arıyoruz kendimize
bize giderken
korkularımızı unuttursun
dedim ya
dedim ya
yoldaşlık etsin diye.
Yollar farklıysa ama
hepsi aynı yerde bitse de
bitene dek bırakıyoruz
onu
sonra anlıyoruz ki hata ettik,
başlıyoruz yoluna atlamaya
bir köşeden karşısına
dikilmek istiyoruz.
Onun yolunda başka
yoldaşı var belki de
ama tüm gidişatımızı onun
uğruna değiştirebilecekken biz
bir yoldaşı harcamak
nedir ki?
Anlamıyor,
göremiyor.
Onun için her köşede
beliriyoruz
o hiçbir zaman görmüyor
bizi.
İkincimizi aramak
deveye hendek atlatmak
kendini tekrar etmek
ama ikincimizi bulup da
kaybetmek
anlatacak kelime varsa
siz söyleyin
ben söyleyemiyorum,
o da söyleyemiyor,
siz söyleyin.
Hani demiştim ya,
yine diyorum,
yol aynı yoldaş farklı
belki ama,
Sen de o onlarca
yoldaştan biriysen onun için,
Farklı istikamete
yönelmiş o aynı tanıdık yolda,
Yalnız bırakmamaya niyetliysen
onu,
Yoldaş,
Sana da,
baş koyduğun yola da,
göz koyduğun hedefe de.
Bırak artık, senin yolun bu değil
Bırak artık, benim
yürümem gerek,
bırak artık.
Comments
Post a Comment